Sable Çoban Köpeği

Sable çoban köpekleri güney Avrupa’da, özellikle de Show Lines adı verilen yetiştiriciler tarafından pek tutulmazlar. Bunun nedenini size söyleyememe karşın, yine de bazı önyargıları ortadan kaldırmaya çalışacağım.
Amacım, bu satırları okuyan herkesi, yarım saat içinde sable köpeklerin tutkulu bir hayranı haline getirmek. Yetiştirme programınızda sable köpeklerin kalıtsal kalitesini duyarlı ve zekice bir şekilde neden ve nasıl kullanmanız gerektiğini, anlaşılır bir yoldan sizlere anlatmaya çalışacağım.

Asıl noktaya gelmeden önce, öncelikle size küçük bir teorimi sunmak isterim.
Alman Çoban Köpeğinin karakteristik özellikleri başlığı altında, izin verilen renk tanımlarında şunları okuruz:

Kızıl-kahverengi, kahverengi, sarı ila parlak gri arasında gölgeli siyah renk. Siyah tek renk, gri, koyu gölgeli, siyah bir sırt ve maske. Güçlükle fark edilen, küçük beyaz göğüs lekelerinin yanı sıra parlak renkli iç kısımlara izin verilir ama istenen bir şey değildir. Burun, köpek hangi renk varyasyonunda olursa olsun siyah olmak zorundadır. Maskenin olmaması, açık, hatta açık bir göz renginin yanı sıra iç kısımlarda açık renkte veya beyazımsı bölgeler, açık renk patiler ve kuyruğun ucundaki kızıllıklar pigmentasyon zayıflığı olarak değerlendirilir. Alt kürk açık gri renkte olup beyaz renge izin verilmez.
Bu renklerin genetik kökenine inmek istemiyorum. Bunlar, “Schleger” misali yayınlarda daha yakından incelenebilir.
Bu yazıda, olayı basitleştirmek amacıyla, siyah-sarı, siyah-kızıl veya siyah-kahverengilerin tümü siyah-kahverengi olarak anılacaktır.
Sable renk, farklı bakış açılarından farklı şekilde tanımlanabilir.

Aşağıdaki bütün varyasyonlar “sable” sayılırken, daha açık veya daha koyu yanaklar ve açık renkli iç lekeler de bu “sable” tanımına dahildir.

Sable renk
– Gri (Kurt)
– Gri-siyah
– Siyah-gri
– Gri-kahverengi
– Gri-sarı
– Gri, koyu gölgeli
– Gri gölgeli, maskeli
– Koyu gri, maskeli
– Gri, kahverengi-siyah gölgeli
– Bacaklar ve parmaklarda siyak lekeli gri-kahverengi
– Gri, kafa ve bacaklarda kahverengi lekeli, maskeli
– Koyu gri, sırtın ortasında koyu renkli çizgi, (Aalstrich)
– Orta gri
– Parlak gri
– Soluk gri

Açık renk yanaklar ve bacak kısımlarında belirgin solukluklar haricinde, orta griye kadar bütün varyasyonlara izin verildiği gibi bunlar kusur kabul edilmez.
Bu renk varyasyonlarını birbirinden ayırmaya çalışmak, tanımlamalar dikkate alındığında büyük olasılıkla pek çok farklı fikrin doğmasına yol açacaktır. Sable rengin resmi ve listelenmiş varyasyonları, Alman pedigresinde bulunabilir.

Köpeğin dövmelendiği zamanki orijinal renk kategorizasyonu, aynı köpeği üç yıl sonra gördüğünüzde çoğu zaman yanlış çıkmaktadır.

Örnek:
Sırtında koyu renk bir çizgiye sahip gri-açık sarı bir köpek, kopkoyu gri-kahverengi bir köpeğe dönüşmüş. Tam tersi şekilde, koyu gri-kahverengi bir köpek de gri-sarı bir köpeğe dönüşmüş.
İlk bakışta o kadar belirgin olmayan bu gelişim, (inanması zor ama) o kadar da ender değildir.
Bir sablenin son rengini almasının üç yaşına kadar sürdüğü, su götürmez bir gerçektir.

Bir yetiştirici olarak deneyimlerime dayanarak, maskenin veya kulak dışı pigmentasyonunun belirginlik derecesinin, yetişkin bir sable köpeğin sahip olacağı pigmentasyonun bir göstergesi olduğunu söyleyebileceğimize inanıyorum.
Bu bağlamda, şu soruyu sorabiliriz:

Bir köpek ne zaman sabledir?
Prensip olarak, bir köpeğin sable renge sahip olduğu doğumdan hemen sonra doğrudan belirlenir. Tam o anda, köpeğin siyah, siyah-kahverengi veya sable olduğu belli olur.

Bu yavrular ileride böyle görünecek.

Bana sıkça yöneltilen sorulardan biri de, tam siyah bir sırta sahip olmayan yetişkin bir siyah-sarı köpekte sable renginin nereden geldiğidir.

Bu sable bir köpek değil, yalnızca tam siyah bir sırtı yok.
Yine de, yavru yaştaki gri-sarı bir köpeği tam, kapalı siyah bir sırta sahip olmayan siyah-sarı bir köpekten ayırt etmenin bazen zor olduğu da bir gerçektir.
Bu köpeğin pedigresindeki orijinal rengini hiçbir şekilde düzeltip onu sable bir köpeğe dönüştüremeyiz, zira hiçbir zaman sable olmayacaktır.
Bu yüzden, pigmentasyonu da geliştirmemizin olanağı yok.
Bu, aklımıza şu soruyu getiriyor:

Sable bir köpek pigmentasyonu gerçekten geliştirir mi?

Sable köpeklerin, özellikle on yıllar boyunca siyah-kahverengi ila kızıl veya parlak sarı arası köpeklerin tercih edildiği bir popülasyonda, pigmentasyonda mucizeler yaratabileceğine inanmak gerçekten yersizdir.

Bu tek adımda yapılamaz, veya çok sınırlı bir aşamaya kadar yapılabilir.
Belirli bazı durumlarda, sable bir köpek hızlı değişimler de geçirebilir. Buna daha sonra ayrıntılı şekilde değinilecektir.

Siyah-sarı ve sable renk varyasyonları tek bir ortak özelliğe sahiptir:

Belirli bir düşünce veya hedef olmaksızın birbirleri arasında çiftleştirildiklerinde, her iki durumda da daha fazla veya daha az belirgin renk azalmaları görülecektir.
Mendel Yasalarının doğal etkisinin, kendisi net veya parlak renkli olması gerekmese de, yoğun şekilde çiftleştirilmiş bir köpeği renk açıcı gibi gösterdiği durumlarda, açıklık daha belirgin olacaktır.
Eğer safi siyah-kahverengi bir cinsin 3. veya 4. jenerasyonu sonunda makul bir gri kombinasyonu elde edilirse, veya tam tersi şekilde, nesiller boyunca yapılan saf sable çaprazlamaları sonrasında siyah-kahverengi bir kombinasyon elde edilirse, pigmentasyon kaybı meydana gelmeyecektir.

İnsanlar çoğunlukla, ebeveynlerinden birisi sable olan iyi pigmentli siyah-kahverengi bir hayvanın, hem sable hem de siyah-kahverengi yavru için daha iyi bir pigmentasyon sağladığını söylerler.
Veya: bir sableyle çiftleştirilen bir başka sablenin daha parlak ve net renkli bir sable verdiğini.
Kendi deneyimler çerçevesinde, bu temelde doğru bir düşüncedir. Ancak soy dizisi, bu kadar genel bir görüşle değerlendirilemez. Ayrıca, %95 oranda siyah-sarı bir popülasyonda sable faktörünün genetik materyalde önemsiz hale geleceği de doğru değildir. Bunun karşıtı doğrudur.
Ardışık şekilde siyah-sarı dizisinin meydana geldiği döllemelerde, konsolidasyon adı verilen olay, yani siyah-sarı alellerin baskılanması veya yoğuşması meydana gelecektir. Bu olay, çok sayıda nesil boyunca yoğun şekilde iç çiftleşmenin meydana gelmesiyle alellerin yaşarlığı üzerinde olumsuz bir etkinin meydana geldiği belirli bir gen durumuyla eşdeğer niteliktedir. (burada, pigmentasyon azalacaktır)

Bu durumda sable geni yoğunluğunu kaybetmeyecek veya parlaklaşmayacaktır, çünkü bu siyah-sarı kombinasyonlarıyla karşı karşıya kalmamaktadır.
Bu nedenle, pigmentasyonun aktarımı, uzun tüyün aktarılması gibi belirli kurallar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Siyah-kahverengi bir homozigot eş (eğer böyle bir köpek varsa tabii) homozigot sable bir eşle çiftleştirilirse, yavrunun rengi ebeveynlerinin renklerinin arasında bir renk olacaktır. Teorik olarak, şu renklerde yavrular karşımıza çıkar: Gri-kahverengi, gri-siyah, gri-kahverengi veya gri-siyah gölgeli
Önceden de belirttiğim gibi, siyah-kahverengi rengini tabii ki sable bir eşle çiftleştirildiğinde 100’den fazla yavrusuna baskın şekilde geçirmiş bir köpek duymadım.
Yine baskın şekilde üreyen bir sable köpek (şahsen böyle bir köpek bilmiyorum), kendi rengini veya “sable” renk kombinasyonunu, siyah-kahverengi – sable kombinasyonundan gelen yavrular da dahil olmak üzere bütün yavrularına geçirecektir.

Baskın şekilde sable üreten bir köpek çok büyük bir avantaja sahiptir, kısa tüy açısından homozigottur,

Bu da, hiçbir zaman uzun tüy üretmeyeceği anlamına gelir. Bugünlerde baskın şekilde üreyen bir sable köpek bilinseydi, kısa vadede uzun tüy sorununu en azından sınırlamanın bir yolunu mutlaka sunacaktı.

Artık kimse, bir defa sable bir hayvan kullandıktan sonra hayatının geri kalanında sable renkle kısıtlanmak zorunda kalmaktan korkmak zorunda değil.

Sable renginin kalıtsal aktarımı baskındır, çekinik değil:

Bu da şu anlama gelir ve kesinlikle doğrudur ki:

Yalnızca, ebeveynlerin en azından bir tanesi sable ise sable bir yavru doğabilir.
Her iki ebeveyn de siyah-kahverengi iken yalnızca siyah-kahverengi yavrular doğabilir: Atalarından kaç tanesinin sable olduğu önemli değildir.
Bunca batında sable bir yavru doğmuşsa, sable bir ebeveynin doğrudan ilgili olduğundan emin olabiliriz.
BU %100 KESİNDİR!
Öte yandan, sable-sable kombinasyonundan siyah-kahverengi yavrular, hatta siyah yavrular bile doğabilir. Bu da, siyah renk gibi siyah-kahverengi renginin de çekinik olması nedeniyle ender rastlanan bir olay değildir.

Örnek:
Üretmek amacıyla sable bir erkek veya dişi kullanmayı planlayan hiç kimse, yetiştiricilik hayatının geri kalanında sable renge mahkum olmayacaktır. Bunu kasıtlı olarak bu kadar kışkırtıcı bir tonda söylüyorum, çünkü bu, üretimde sable köpek kullanımı aleyhinde başlıca kullanılan bir argümandır.

Siyah-kahverengi bir dişi ile sable bir erkek, veya tam tersi çiftleştirildiğinde, batında istatistiksel olarak %50 sable ve %50 siyah-kahverengi yavrular yer alacaktır.
Aynı üretici – belki sadece sable renginden hoşlanmadığı için – bu batından siyah-kahverengi köpekleri çoğaltmaya devam eder ve bunları diğer siyah-kahverengi köpeklerle çiftleştirirse, yavrular asla tekrar sable çıkmayacaktır.
Sable köpeğin bir defaya mahsus kullanımının avantajı, parental jenerasyona göre pigmentasyonun daha hızlı gelişmesidir.

Ne yazık ki, insanların çoğunlukla yanlış yolu izlediğini görüyorum
Aşırı derecede parlak renkli bir dişiye sahip bir üretici, son bir – belki sable bir köpek durumu kurtarabilir – şansına sahip olduğunu düşünüyor ve bu sable köpeğin bu üreticinin pek çok nesiller öncesinden ihmal ettiği sorunların hepsini ortadan kaldırması bekleniyor.

Dişileri baskın olarak şu özelliklere sahipler:
– Açık renk pençeler
– Belirgin maske yok
– Kuyruk ucunda kızıllık
– Koyu siyah sırt yok
– Açık renk gözler
– Açık renk dudaklar ve diş etleri
– Yaz ayları da dahil olmak üzere patilerinin alt yastıkları açık renk
– Kafanın üst kısmında siyah renk eksik
– Kulaklarda beyaz tüyler
– Açık renk iç kısımlar
– çoğu zaman, bütün bu sorunlar tek bir dişide birleşmiş oluyor –
Ve bu üretici şimdi düşünüyor ki,

Hokus pokus – sable bir erkek –
Ve her şey yoluna girecek!!
Bu bazen işe yarar, ama yalnızca bazen.
Ve bu üreticilerin şu sözlerine sıkça rastlanır:

Sablenin pigmentasyonu artırması mı gerekiyor?? – Saçmalık!!
İyi pigmentasyona giden gizli formülü henüz kimse yazabilmiş değil. Ancak uygun sable köpeklerin kullanımı kesinlikle bir yol.
Pigmentasyonu iyileştirmek istiyorsak, tanımlanması gereken pratik kalıtsal aktarıma dikkat etmemiz gerekiyor. Söz konusu hayvanın nasıl ürediği konusunda istatistiksel bilgiye sahipsek, pek çok farklı alternatife sahibiz.
Sahip olduğumuz alternatifler şunlardır:

Siyah-sarı bir köpeğin pigmentasyonunu iyileştirmek veya takviye etmek için iki yol izleyebiliriz.
1. Bu siyah-sarı dişiyi (düşük pigmentasyon faktörlü) bir sable köpekle veya değişken şekilde sable ve atalarından, siyah-kahverengi kombinasyonlardan meydana gelmiş nesillerden geldiği kanıtlanabilir güçlü bir pigmentasyon devralmış siyah-kahverengi bir erkekle çiftleştiririz.

Bu köpeklerin pigmentasyonu iyileştirmesi neredeyse kesindir
Kalıtsal aktarım içinse, sable veya siyah-kahverengi renge sahip olanın erkek veya dişi olması önemli değildir. Sable bir babadan gelen batının sable ve iyi pigmentli siyah-kahverengi yavrulardan oluşacağı kabul edilir. Siyah-kahverengi bir babadan olma batınsa, tabii ki safi siyah-kahverengi yavrulardan oluşacaktır.

Pek çok nesil boyunca safi sable arasında üretilmiş (ister ana ister baba tarafından olsun) sable bir partner, siyah-kahverengi yavrusunda olduğu gibi sable yavrusunda da daha az belirgin bir pigmentasyon üretecektir.

Siyah-sarı bir dişiyi (düşük pigmentasyonlu) homozigot bir sable (AA), yani baskın olarak sable üreten bir erkekle çiftleştirdiğimizde, farklı sable varyasyonlarına sahip yalnızca sable yavrular alırız. Teorik olarak, ortalamada bunların %50’si homozigot sable, %50’si ise heterozigot (AB) sable olacaktır. Bizim amacımız siyah-sarı rengi geliştirmek olduğu için, teorik olarak şimdi bu sable yavruyu (heterozigot) siyah-sarı bir eşle birleştirebiliriz. Sapma olarak nitelendirebilecek bu hareket biraz problemli olsa da yetiştirme amaçlarımız doğrultusunda sable hayvanlarda bize daha geniş bir çeşitlilik sunacaktır.
Günümüzde, baskın olarak sable üreten bir erkek bulunmadığından (en azından bildiğim kadarıyla), bu ikinci yol kesinlikle yalnızca teoride kalmaktadır.
Benim ilgimi en çok çekecek olan, baskın olarak sable üreten bir köpek (sable renk açısından homozigot) üretme girişimidir. Eğer, sonuç olarak, sable renge karşı hala önyargılar bulunmasından dolayı bu köpek çiftleştirilmezse, bu benim için de son derece acı verici bir durum olacaktır.
Konuyla ilgilenen bir yetiştirici büyük olasılıkla bana, bu safkan sable üreten köpeğin genetik materyalini nereden aldığını soracaktır. Bunu belirlemek içinse, renk açısından ebeveynler sable ve ayrı damızlıklarsa, fazla geriye gitmeye de gerek yoktur. Sonuç olarak, yalnızca yavruların %25’inin sable için homozigot olduğu birinci olasılık (Resim No. 1) söz konusudur.

İşte size kendi deneyimlerimden bir örnek.

Kendi köpeğim “Flick von Arlett” – kendisi sable değildir – dört nesil grubundaki görünümlerle, özellikle kafa bölgesindeki belirgin pigmentasyonunu neredeyse baskın olarak sonraki nesle geçirdiğini kanıtlamıştır. Onun bu en açık renkli dişiyle bile pigmentasyonu geliştirme yeteneğinin nedeni olarak, ana tarafındaki sable ataları gösterilebilir.

Yago v. Wildsteiger Land Eiko v. Kirschental Uran v. Wildsteiger Land Irk v. Arminius
Palme v. Wildsteiger Land
Xitta v. Kirschental Lasso di Val Sole
Nimi v. Kirschental
Quina v. Arminius Xaver v. Arminius Lasso di Val Sole
Wilma v.d. Kisselschlucht
Palme v. Wildsteiger Land Nick v.d. Wienerau
Fina v. Badsee
Ursa von Arlett Joker v. Arlett Uran v. Wildsteiger Land Irk v. Arminius
Palme v. Wildsteiger Land
Katze v.d. Wienerau Canto v. Ammerlandeck
Era v.d. Wienerau
Medea v. Aducht Aramis v. Allamo Quai v.d. Boxhochburg
Moni v. Haus Eyll
Wilma v. Patersweg Igor v. Hylligen-Born
Gitta v. Patersweg
Bu erkeğin siyah-kahverengi olması nedeniyle, bu köpek (tıpkı herhangi bir başka siyah-kahverengi erkek gibi) sable bir dişiyle çiftleştirildiğinde yalnızca sable yavrular dünyaya getirebilir. Siyah-kahverengi dişilerle çiftleştirildiğinde ise, yalnızca siyah-kahverengi yavrular üretebilir. Ataları sable olmuş olsa bile.

Bu nedenle, kesinlikle sable köpek kullanmak istemeyen yetiştiriciler için bu, sable bir dişi kullanarak türlerinin pigmentasyonunu geliştirmelerinin bir yoludur. (veya bu durumda siyah-kahverengi torunlarından birini)

Gerekli bir koşulsa tabii ki bu sable dişinin siyah-kahverengi ve sable hayvanlar arasında değişken bir kombinasyondan geliyor olmasının kanıtlanmasıdır.

BunlarFlick tarafından döllenmiş üç dişiden elde edilmiş, tamamen farklı pigmentasyona sahip üç erkek köpektir.
1. Ana açık renkti.
2. Ana normal pigmentasyona sahipti.
3. Ana çok iyi pigmentasyona sahipti.
Bunlar, ananın pigmentasyonunu aktarmadığı üç örnek oluşturmaktadır. Burada, annenin pigmentasyonunun baba tarafından nasıl domine edildiğini açıkça görebilirsiniz.
Aşağıda sizlere, sable Çoban Köpekleriyle ilgili birkaç istatistik göstermek istiyorum.

Bu grafik, sable köpekler için de bir kotanın bulunduğu yirmi senelik bir dönem boyunca üretilen hayvan sayısını göstermektedir. Eski Doğu ve Batı Almanya arasındaki karşılaştırma çarpıcıdır.

Bu grafik de, son beş yıl içinde Merkezi Üretim Dosyalarına (Zuchtbuch) kaydolmuş toplam köpek sayısı içinde sable yavruların payını vermektedir. Sable yavruların yüzdesi hafif artmakta olsa da, mutlak rakamlar son derece düşüktür. 1992 yılına oranla 1996 yılında yalnızca 80 sable yavruluk bir artış olmuştur. (Bu rakamların yalnızca gri renk ayırt edilerek meydana getirildiğini unutmamamız lazım. Sable varyeteleri dikkate alınmamış olsa da yakında düzeltilecektir)

Bu grafik, 1972-1992 yılları arası dönemdeki soy anketlerine katılmış olan sable köpek sayısını göstermektedir. Fikrimce, 1990-1991 yılları arasındaki büyük artış, eski Doğu Almanya sınırlarının açılmasının bir sonucudur. En tepede dahi, sayı hala %20’nin altındadır. Ortalama olarak, soy anketlerindeki sable köpek sayısı yaklaşık %5’tir.

Bu da tabii ki Merkezi Üretim Dosyasındaki toplam kayıt sayısıyla tutarsızlık oluşturmakta olup, teorik olarak şu tezin üretilmesine yol açar:

Sable köpekler ırka karşı, siyah-kahverengi köpeklerden çok daha dirençlidir.
Bu da bizi bir sonraki tartışma noktasına götürür :
Rengin çalışma kalitesiyle ilgili olarak değeri veya değersizliği hakkındaki tartışmalar her zaman olmuş, her zaman da olacaktır.

Bence, sable köpeklerin siyah-sarı köpeklerden türe karşı daha dirençli olduğu fikri temelde yanlıştır.
İş sektöründe – buna spor sektörü demeyi tercih ederim – sable köpeklerin sayıca daha fazla olması muhtemelen şu nedenden kaynaklanmaktadır:

İş köpeği alanında, renk temelde bir seçim kriteri değildir. Köpeğin seçimi, rengin bunda biraz rolü varsa, genelde şu felsefeye dayanmaktadır:
Tanınmış köpek sahibi John Smith ile yine tanınmış Jack Brown sable bir köpekle çok başarılı olmuşlarsa, bu spiral bir harekete neden olacaktır.
Bu köpekler yüksek performanslı iş köpekleri olma potansiyeline gerçekten sahiplerse, (- bunun pedigrelerinde çok nesil boyunca belirtilmiş olması gerekir -), o zaman bu hayvanlar giderek artan bir oranda üretimde kullanılırlar. Yetiştiricinin yanı sıra yavruyu satın alan kişi de, babalarıyla güçlü bir benzerlik sergileyen sable yavruları tercih edecektir.
Benzer bir harekete Bodo ve Bernd vom Lierberg neden olmuştur. Bu köpekler, çok sayıda yüksek performanslı iş köpeği üretmiş olan tanınmış VA’lar (uygunluk) idi.
Rengin iş köpeği testlerinde kazanılabilecek puan sayısı üzerinde bir etkisinin bulunmaması, iş köpekleri yetiştiricileri arasında sablelere karşı önyargı bulunmamasına kesinlikle katkı sağlamıştır.
Kendi deneyimlerimden, sable renkle ilgili olabilecek özellikler hakkında birkaç söz de ben ekleyebilirim.

Bunların genel olarak kanıtlanmış veya bilimsel açıdan araştırılmış veya incelenmiş ifadeler olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. (bildiğim kadarıyla)
Diğerlerinin yanı sıra sable köpeklerle de 1978 yılından bu yana aktif şekilde yetiştiricilik yapmaktayım. Yavrularda kullandığım temel seçim kriterlerinde kesinlikle renk yer almaz (sable veya siyah-sarı arasında seçim).
Bir batından hangi yavruları elimde tutacağıma karar verirken, öncelik sırasına göre şu özelliklere sahip yavruları tercih ederim:

Seçim kriterleri
– Yüksek canlılık
– İyi oynama güdüsü
– Huy
– İyi bir Çoban Köpeği izlenimi
– Güç ve sağlamlık
– Uyumlu hareketler
– Sırt üzerinde iyi aktarım
– Renk?????? Veya tercihen: pigmentasyon
Yirmi yıllık yetiştiricilik deneyimlerimden farkına vardığım ve bir zaman sonra sable renkle ilgili olabilecek bu özellikler, doğumla başlar.
Bu noktada, okuyucularıma benimle tesadüf ettikleri takdirde deneyimlerini paylaşmalarını önermek isterim.
Şunu bir kez daha vurgulamak isterim ki, yalnızca kendi kişisel damızlık hayvanlarımdan elde ettiğim kendi kişisel deneyimlerime dayanıyorum.

Siyah-sarı yavrularda olmayıp, sable yavrularda görülen özellikler:
Doğum sırasındaki ağırlıkları genelde ortalama olarak siyah-sarı yavrulardan biraz daha yüksektir.
Canlılıkları açık şekilde daha yüksektir.
İlk on gündeki ölüm oranları daha düşüktür.
Dövme zamanındaki kiloları daha fazladır.
Gerek gösterilerde gerekse iş köpeği testlerinde hem yavrularda hem de yetişkinlerde ısı hassasiyeti daha düşüktür.
Döküntüye karşı hassasiyetleri düşüktür.
Hiç aşık renk pençe görmedim.
Dilin üstünde veya altındaki siyah lekeler daha sık görülür.
Açık renk dudak veya diş etleri hiç gözlemlemedim. Kulak içinde beyaz tüy son derece enderdir.
Neredeyse bütün sable dişiler ve sableden türemiş siyah – kahverengiler, yavrularını ilave olarak kendi midelerinden (yiyecek kusarak) besleme hareketini daha belirgin şekilde yaparlar.
Yine kendi deneyimlerime dayanarak, renkler arasında hiçbir fark gözlemlemediğim birkaç diğer özellik de şunlardır:

Şu özelliklerde fark yoktur:
– Yaşam süresi
– Hastalığa karşı duyarlılık
– İş becerisi
– Türe karşı direnç
Sonuç olarak, işte size renk ve Pigmentasyonu daha kısa sürede geliştirdiği görülen birkaç popüler yöntem
Yine söylemek zorundayım ki, az sayıdaki fakat çok “akıllı” yetiştirici, kimya sanayiinde elde edilmiş başarıları rafine ederek kullanmak suretiyle kendi pigmentasyon geliştirme yöntemlerine sahip olmuşlardır.
Bu manipülasyonları ilk bakışta fark etmenin her zaman kolay olmadığını itiraf etmek zorundayım. Görünür o ki, bu sektörde de gerçek “uzman” sayısı son derece azdır.
Kişisel hayal kırıklığım şudur ki, bu yetiştiriciler kendi “Çıkmaz Yollarının” kesinlikle farkında olmamakla birlikte, bir üretme partneri seçerken köpeklerinin gerçek renklerini unutmuşa (veya bastırmışa) benzemektedirler.
Bu manipülasyonlar bazen sadece tek bir hayvanı da etkilemezler. Sıkça çiftleştirilen damızlık bir köpek kullanıldığında, büyük bir sorumsuzluk doğar ve uzun vadede bütün ırka büyük zarar verir.

Belki de bu yetiştiriciler, pigmentasyonu doğal yollardan geliştirmeyi düşünmelidirler.

—————————-

Sable Alman Çoban Köpeğinin hayatının ikinci yılında bir “Müzelik parça” olmak için sararıp solması yazık olmaz mı?

“Sable” Çoban Köpekleri kabul edilmeyi hak ederler!
…….ve sadece pigmentasyonu geliştirici özelliklerinden dolayı değil!

Renk çeşitliliği genetik çeşitlilik demektir!

genetik çeşitlilik ise canlılık ve zindelik demektir!

köpek eğitimi
köpek pansiyonu
köpek oteli

Spor/İş yapacak yavru ile yaşam

 Spor ya da iş yapacak yavrunun eğitim öncesi bakımı, barındırılması ve yapılacak işe ya da spora göre şekillendirilmesi çok önemlidir. Yavrular  istenmeyen alışkanlıklarını en çok çevre yoluyla edinirler. Çevreyi; barındırıldığı yer, aile, eş/dost olarak tanımlayabiliriz. Yavru büyütülürken eğitime yönelik çalışmalar yapılmalı, ne çevreden tamamen izole tutulmalı ne de kontrolsüz bir şekilde çevrenin etkisine maruz kalmalıdır.
Barınma, barınmanın sağlığa ve eğitime etkisi:
İki aylıkken alınmış bir yavrunun kışın bahçede hepimizin bildiği klasik bir köpek kulübesinde yaşaması, yavru köpeğin sağlığı açısından doğru değildir. Klasik köpek kulübesinde yaşayan yavru köpek, sürekli olarak kulübenin içerisinde yaşamayacağı için soğuğa, yağmura maruz kalacaktır. İki aylık bir yavru için ortam ısısının 10-15  derece arasında olması, zeminin ahşap olması, ıslak ya da beton zemine sürekli temas etmemesi, rüzgar yönünün hesaba katılarak ortam hazırlanması yavrunun sağlığı açısından faydalı olacaktır. Hastalanan yavru, hastalığın derecesine göre verilen ilaçlar(Antibiyotik vs..) ve  hastalığın süresi yavrunun fiziksel olarak gelişimine negatif etki edecektir. Hastalık süresi içerisinde yapılan uygulamalar (iğne, tedavi vs..) yüzünden bazı korkulara sahip olması muhtemel olan yavru, yine tedavi süresine bağlı olarak  aşılamanın yapılamaması ve gecikmesi yüzünden sosyalleşme sağlanamayacağı için her açıdan eksik bir yavru olacaktır.
Eğitime olan etkisi ise şudur; kontrolsüz bir şekilde sürekli  bahçede kalan yavru diğer insanlarla direkt olarak iletişim kuracak ve doğru ya da  yanlış(genellikle yanlış) bir çok şey öğrenecektir.En iyi köpek, kafası olabildiğince açık olan, karışık olmayan, öğrenmeye hazır tutulandır. Köpeğe eğitileceği branşa göre bir ortam hazırlanır ve o doğrultuda çalışmalar yapılır.
Köpek için en iyi koşullar fotoğrafta görmüş olduğunuz köpek evi ile sağlanır. Yaklaşık 3X2 m boyutlarında bir köpek evi içerisine 75X75X110 cm boyutlarında küçük bir kulübe temin edilir. İç tarafa küçük kulübenin inşaa edilmesinin sebebi köpeğin vücut ısısıyla köpek evinin tamamını ısıtamayacağı içindir. Hava şartlarını dikkate alarak kulübenin dizaynı değiştirilebilir. Köpeğinizi gün içerisinde dışarı çıkaramayacak iseniz  bu kulübeye ek olarak bir havalandırma ekleyebilirsiniz. Bu sayede köpek tuvaletini dışarı yapacaktır.
Köpeğinizi geniş bir bahçeye değil de böyle bir köpek evine koymanızdaki amaç köpeği insanlardan uzak tutmak değildir. Sahibi yokken insanlardan uzak tutmaktır! Evde yaşayan biri köpeği en az 3 kere dışarı çıkarmalı, köpek dışarı çıktığında egzersiz, oyun ve eğitim ile ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Bir yavrudan bahsedecek olursak yavrunuzun siz yokken başına neler geleceğini bilemezsiniz. Yavru köpeğiniz her türlü etkiye siz onun yanındayken, sizin kontrolünüzde maruz kalmalıdır, siz yokken değil. Yavru köpeğinizi oluşabilecek tehlikelerden uzak tutmalı, olası bir travmayı engellemelisiniz.
Eğitime yönelik tavsiyelere ek olarak; Eğer köpek eğitimini bilmiyorsanız ve sonradan SchH ve benzeri puana dayalı sporlar yapmayı düşünüyorsanız, köpeğinizi kendi başınıza eğitmeniz tavsiye edilmez. Zira yanlış öğretilen komutların sonradan düzeltilmesi kolay olmamaktadır. Eğitim sahip tarafından olacaksa bir eğitmen ya da bir klüp eğitmeni nezaretinde kulüpte yapılmalıdır.
Evde yaşayan yavrular
Evde yaşayan hayvanların yaşadığı en büyük problemlerin başında az egzersiz, iç ve dış mekan ısısının ani değişimi sonrası ortaya çıkabilecek hastalıklar, hiyerarşide  sahip ile köpeğin aynı seviyeye çekilmesi sonrası yaşanan itaat problemleri, sonradan itaati sağlamak için uygulanan düzeltmeler yüzünden drive’ın baskılanmasıdır.
Yavru köpekle egzersiz yapmak için her gün yavru yorulana kadar gezinti yapmak yeterlidir.  Yavru yorulduğunda egzersizi kesmelisiniz.  Yavrunuzu gezdirirken gögüs tasması kullanmanız yavrunun kas yapısına pozitif etki edecektir. 2-5 aylık yavrunun, parklarda, bahçelerde, ormanda, sizi çekmesini teşvik edebilirsiniz. Zamanı gelince yavruya yanınızda sizi .çekiştirmeden yürümesini öğretmek çok zor değildir.
Ev içerisinde yavru her istediğini yapabilecek şekilde özgür bırakılmamalıdır.
Örneğin köpeğiniz büyüdüğünde koltuğa çıkmasını istemiyorsanız yavruykende çıkmasına izin vermeyin. Verilen hakları sonradan geri almak düzeltme yapmadan kolay olmamaktadır! Liderin siz olduğunu köpeğinize yavruyken öğretmelisiniz. Köpeğiniz istediğinde değil, her şey siz istediğinizde yapılmalıdır. Örneğin, ağlayarak bir şeylere sahip olmayı öğrenen yavru bunu öğrenecek ve sürekli kullanacaktır.
Tuvalet eğitimi:  En kolay eğitimdir. Fakat sahiplerin tembelliği, mevsim kış ise dışarıda yeterince yavru ile zaman geçirilmemesi yüzünden en fazla sıkıntı duyulan konudur. Köpek eğitimi şartlanma üzerine kurulmuştur. Sürekli eve çiş kaka yapan yavru, eve yapmaya alışacağı için dışarıya çiş kaka yapmak istemeyecektir. Gün geçtikçe kaka ve çiş miktarı arttıkça köpek sahibi artık yavrunun tuvaletini dışarı yapması gerektiğini düşünerek tuvalet eğitimine başlamak ister. Fakat iş işten geçmiştir. Saatlerce dışarıda beklemek istemeyen sahip tekrar eve döner ve yavru tuvaletini tekrar eve yapar. Bu bir kısır döngüdür. Tuvalet eğitimi yavrunun eve geldiği ilk günden itibaren  başlamalıdır. Yavru köpek eve tuvalet yapmaya şartlanmamalı, dışarı çıkartılmalı ve kaka çiş yapmadan eve geri dönülmemelidir. Ne sıklıkta dışarı çıkarmalı sorusuna verilecek cevap: Ne kadar sık çıkartılırsa o kadar çabuk biter olacaktır.
Yavru köpek tuvaletini dışarı yaptığında hoş bir ses tonuyla birlikte desteklenerek bir ödül mamasıyla ödüllendirilir. Eve yapması halinde hoş olmayan bir ses tonuyla düzeltilir.
Köpekler tuvaletlerini bulundukları mekana yapmazlar. Kendi bölgelerinden uzağa yapmak isterler. Bu yüzden box kullanımı faydalıdır. Köpek taşıma box’ı kullanarak tuvalet kaçırmalarını bir müddet engellemek mümkündür. Fakat yemekten hemen sonra box’a koyulan ve uzunca bir süre orada tutulan yavru bu sefer box’a tuvaletini yapabilir ve işler daha da kötüye gidebilir. Box kullanacaksanız tuvaletini yapmamış yavrunuzu box içerisinde çok fazla tutmamalısınız. Köpeğinizin tuvaletinin geldiğini; hareketlerinden, vücut dilinden anlayabilirsiniz.
Tuvalet eğitimine en geç cevap veren yavrular pet shoplardan alınan yavrulardır. Petshoplarda çok küçük kafeslerde tutulan yavrular bazen haftalarca kakalarını bu küçük kafeslere yaparlar. Bir müddet sonra yavrular çiş ve kaka ile yaşamayı normal sayarlar ve bu bir alışkanlık haline gelir.
Yemeği sulu vererek dolaşımı hızlandırabilir, dışarıda geçirilen süreyi kısaltabilirsiniz.
Köpeğinizi beton zeminde değil toprak zeminde dolaştırabilirsiniz. Mümkünse daha önce eve yapmış olduğu idrar yada dışkıyı, köpeğinizin tuvaletini yapmasını istediğiniz bölgeye taşıyabilirsiniz.
Sevk kayışında köpekler tuvaletini yapmak istemeyebilir. Kontrollü bir şekilde sevk kayışını çıkarabilirsiniz.
En çok tuvalet kaçırmaları geceleri ya da sabaha karşı olmaktadır. Bu yüzden köpeği sabitlemek ya da boxlamak faydalıdır.
En son öğününü  sulu bir şekilde verdikten sonra son kez su içmesine izin verilen köpeğin önünden su kabı kaldırılır. Dışarı çıkartılır, tuvaleti yaptırılır ve sabaha kadar su içmesine izin verilmez. Sabah erken kalkılır, su verilir ve hemen dışarı çıkılır.
Bakım;
Yavru köpeğinizin taranmaya ihtiyacı olmasada köpeğinizi hergün taramanız faydalıdır. Taranan köpek sizin ona dokunmanıza izin veriyordur ya da verecektir. Dokunmak köpeğinizle sizin aranızda bir iletişimin olduğunu gösterir. Köpek sizin dokunmanıza izin veriyorsa veterinere gittiğinizde, bir yarışmada “stand” yaptığınızda, ve onu idare ederken faydasını göreceksiniz. Bir çok köpek bahçeye bırakılıp unutulmaktadır ve hiçbir şekilde kontak kurulmamaktadır. Başlanğıçta sahibin ilgisizliği yüzünden taranmayan köpek sonradan sahibi taramak istediğinde köpeğin sahibe olan agresyonu ya da izin vermemesi yüzünden gerçekleştirilememiştir. Yavruyken oluşturulan altyapı köpeğin tüm yaşamı boyunca sahip olacağı bir tecrübe haline gelecektir.
Sosyalleşme:
Sosyalleşmeyi insanlar, köpekler/diğer hayvanlar ve çevre olarak üçe ayırabiliriz.
İnsanlarla sosyalleşme hep yanlış anlaşılmaktadır.
Yavru köpek,  insanlarla sosyalleşsin diye kalabalık bir arkadaş ya da insan topluluğu arasında bırakılmamalıdır. Topluluk içerisinde bulunan insanlar korktukları için ani tepkiler vererek yavruyu korkutabilirler ya da aksine sürekli severek ya da yemek vererek şımartabilirler. Bunu düzeltmeye çalışan siz, kötü, ceza veren, arkadaşlarınız ise ödüllendiren, seven olacaklarından ilişkinizde problem yaşayabilirsiniz. Burada size yavru köpeğinizi insanlardan izole edin demek istemiyorum. Yavrunuzu insanların arasına sevk kayışında çıkarabilir, onu kısıtlayabilirsiniz. İnsanlara, yavrunun insanları yeni tanıdığı konusunda uyarmanız faydalı olacaktır. Yavrular kesinlikle insanlardan izole bırakılmamalıdırlar. “Koruma yapacak köpek yavruyken insanlardan uzak tutulmalıdır” görüşü tamamen yanlıştır. Yavru köpek, insanlarla bir arada tutularak insanlardan korkulmamasını öğrenmelidir. Yavru 6-7 aylık olduğunda yapılan izolasyon koruma köpeğinde faydalıdır.
Yavru ve Büyük Köpekler
     Küçük yavru köpekler, büyük köpeğin hayat dolu gencine davranışından şüphesiz emin değilseniz diğer büyük köpeklerle yalnız bırakılmamalıdır. Bunun iyi bir nedeni vardır. Bazı yavru köpekler dört aylık civarı olana kadar itaatkar bir tavır sergilemez. Bu noktaya ulaşıncaya kadar büyük köpeklerin çevresinde bir gram olsun duyuları olmaksızın  dolaşırlar ve genellikle büyük köpekler “Dur” diyene kadar onları rahatsız edeceklerdir. Bu, köpeği yaralamayacak bir şekilde olur, örneğin ensesinden tutup sallama veya ısırma ve hırlama şeklinde. Fakat bu, küçük yavru köpeği ciddi biçimde yaralayabilecek bir ısırık da olabilir. Bunu şansa bırakmayın.
     Yavru köpek dört aylık olduğu zaman yaralanma riski çok daha az olur. Yavru, bir büyük köpekçe tehdit edildiğinde kendi tarafına yuvarlanarak itaatkar bir tavır göstermeye başlar ve bu, durum üstünde bastırıcı bir etki yapar. En az dört aylık bir yavru köpek, hızla kaçma yolunu da yeterince bilir.
Koruma ya da arkadaş köpek olacak bir köpek ne olursa olsun çocuklarla  sosyalleştirilmiş olmalıdır. Çocuklara gösterilecek en ufak agresyon, dominasyon kesinlikle affedilmemelidir.
Köpek sahiplerinin yaşadığı en büyük problemlerden biri diğer köpeklere havlama, agresyon göstermeleridir. Daha yavruyken ortadan kaldırılması gereken bu problem sahiplere başlangıçta “yaşasın köpeğim diğer köpeklerden korkmuyor havlıyor” düşüncesiyle mutluluk vermektedir. Yavru köpek korktuğu için ya da diğer köpeklerle ilişki kurmayı bilmediği içinde havlayabilir. Bunu düzeltmek için sevk kayışıyla onu uyarabilir, hayır diyebilirsiniz. Ya da havladığı köpeğin dengeli bir köpek olduğundan eminseniz sevk kayışını açabilirsiniz. (Tecrübeli biriyle yapmanızı öneririm)
Çevre sosyalleşmesinin başında trafik, farklı ortamlar(Orman, göl vs..)çeşitli zeminler(kaygan, plastik, ahşap, vs..) ve değişik sesler gelmektedir. Sosyalleşme adım adım, aceleye getirilmeden yapılmalıdır. Sosyalleşme kesinlikle POZITIF yöntemlerle yapılmalıdır. Sosyalleşmede negatif yöntemler kullanamazsınız. Köpeğinize güven vermenizi, onunla bir ekip olduğunuzu hissettirmenizi ve göstermenizi tavsiye ederim. Köpeğiniz yalnız başına değil sizinle birlikte, sizin yardımınızla yeni şeyleri tanımalıdır.
Yavruyla Oyun:
Yavruyla ipli toplarla ya da yumuşak ısırma aparatlarıyla dikkatli bir şekilde oynayabilirsiniz. Top at getir ve benzeri oyunlar oynamak hem oyun hemde egzersiz açısından faydalıdır. Birçok insan canı sıkılmasın diye oyuncağı yavrunun yanında bırakmaktadır. Oyuncağa zaten sahip olan yavru sahibiyle belki oyun oynasa bile, iş eğitime geldiğinde, oyuncak karşılığında köpekten iş istendiğinde köpek istekleri yerine getirmemektedir. Ya da oyuncaktan bıkar ve daha sonra ilgi göstermez. Bu yüzden yavruyla oyuncağını başbaşa bırakmayın. Yavruyu oyundan bıktırana kadar oyun oynamayın. Oyunu, yavrunun istekli olduğu bir anda bitirin ve oyuncağı kaldırın. Oyuncağın çok değerli bir şey olduğuna inanın ve yavrununda buna inanmasını sağlayın.
Eğitim:
Yavru köpeğiniz 6-7 aylık olmadan önce aşırı itaatten kaçınmalı, kesinlikle yavruya düzeltme/ceza uygulanmamalıdır. Yavrunun cesaretini kıracak, onun karakterini ezecek, onu baskılayacak davranışlardan kaçınınız. Yavruya cesaret vermeniz, onun yanında olduğunuzu hissettirmeniz önemlidir. Yavruya pozitif yöntemlerle bazı komutları öğretebilirsiniz fakat bu çalışmalarda zorlama ve baskı olmamalıdır.
Yavru sahip ilişkisi:
Kural şudur: “Doğru davranış ödüllendirilir, yanlış davranış düzeltilir.Pekii Doğru davranış nedir yanlış davranış nedir?  Ödüllendirme nedir düzeltme nedir? Her yavruya ya da her köpeğe aynı seviyede ödüllendirme ya da aynı düzeltme yapılabilir mi?
Doğru davranış köpeğin alacağı eğitime göre değişebilir. Örneğin kurtarma köpeği olacak yavrunun insana göstereceği agresyonu teşvik etmek yanlıştır. Fakat koruma işi yapacak yavrunun agresyonunu baskılamakta yanlıştır. O yüzden köpeğin yapacağı işi belirleyip o doğrultuda bir plan yapıp düzenli bir şekilde çalışmak gerekmektedir.
Her köpeğe farklı seviyelerde ödüllendirme ve düzeltme yapılacağından, branşa göre sistem, yöntem belirleneceğinden  bu konuları burada yazmamın imkanı olmamaktadır. Bu yüzden bir köpek klübüne üye olmanızı ve klüpte tecrübeli eğitmenler tarafından yönlendirilmenizi tavsiye ederim.
Sporla kalın,
Erdinç Sarımusaoğlu

Spor/İş yapacak yavru ile yaşam

 Spor ya da iş yapacak yavrunun eğitim öncesi bakımı, barındırılması ve yapılacak işe ya da spora göre şekillendirilmesi çok önemlidir. Yavrular  istenmeyen alışkanlıklarını en çok çevre yoluyla edinirler. Çevreyi; barındırıldığı yer, aile, eş/dost olarak tanımlayabiliriz. Yavru büyütülürken eğitime yönelik çalışmalar yapılmalı, ne çevreden tamamen izole tutulmalı ne de kontrolsüz bir şekilde çevrenin etkisine maruz kalmalıdır.
Barınma, barınmanın sağlığa ve eğitime etkisi:
İki aylıkken alınmış bir yavrunun kışın bahçede hepimizin bildiği klasik bir köpek kulübesinde yaşaması, yavru köpeğin sağlığı açısından doğru değildir. Klasik köpek kulübesinde yaşayan yavru köpek, sürekli olarak kulübenin içerisinde yaşamayacağı için soğuğa, yağmura maruz kalacaktır. İki aylık bir yavru için ortam ısısının 10-15  derece arasında olması, zeminin ahşap olması, ıslak ya da beton zemine sürekli temas etmemesi, rüzgar yönünün hesaba katılarak ortam hazırlanması yavrunun sağlığı açısından faydalı olacaktır. Hastalanan yavru, hastalığın derecesine göre verilen ilaçlar(Antibiyotik vs..) ve  hastalığın süresi yavrunun fiziksel olarak gelişimine negatif etki edecektir. Hastalık süresi içerisinde yapılan uygulamalar (iğne, tedavi vs..) yüzünden bazı korkulara sahip olması muhtemel olan yavru, yine tedavi süresine bağlı olarak  aşılamanın yapılamaması ve gecikmesi yüzünden sosyalleşme sağlanamayacağı için her açıdan eksik bir yavru olacaktır.
Eğitime olan etkisi ise şudur; kontrolsüz bir şekilde sürekli  bahçede kalan yavru diğer insanlarla direkt olarak iletişim kuracak ve doğru ya da  yanlış(genellikle yanlış) bir çok şey öğrenecektir.En iyi köpek, kafası olabildiğince açık olan, karışık olmayan, öğrenmeye hazır tutulandır. Köpeğe eğitileceği branşa göre bir ortam hazırlanır ve o doğrultuda çalışmalar yapılır.
Köpek için en iyi koşullar fotoğrafta görmüş olduğunuz köpek evi ile sağlanır. Yaklaşık 3X2 m boyutlarında bir köpek evi içerisine 75X75X110 cm boyutlarında küçük bir kulübe temin edilir. İç tarafa küçük kulübenin inşaa edilmesinin sebebi köpeğin vücut ısısıyla köpek evinin tamamını ısıtamayacağı içindir. Hava şartlarını dikkate alarak kulübenin dizaynı değiştirilebilir. Köpeğinizi gün içerisinde dışarı çıkaramayacak iseniz  bu kulübeye ek olarak bir havalandırma ekleyebilirsiniz. Bu sayede köpek tuvaletini dışarı yapacaktır.
Köpeğinizi geniş bir bahçeye değil de böyle bir köpek evine koymanızdaki amaç köpeği insanlardan uzak tutmak değildir. Sahibi yokken insanlardan uzak tutmaktır! Evde yaşayan biri köpeği en az 3 kere dışarı çıkarmalı, köpek dışarı çıktığında egzersiz, oyun ve eğitim ile ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Bir yavrudan bahsedecek olursak yavrunuzun siz yokken başına neler geleceğini bilemezsiniz. Yavru köpeğiniz her türlü etkiye siz onun yanındayken, sizin kontrolünüzde maruz kalmalıdır, siz yokken değil. Yavru köpeğinizi oluşabilecek tehlikelerden uzak tutmalı, olası bir travmayı engellemelisiniz.
Eğitime yönelik tavsiyelere ek olarak; Eğer köpek eğitimini bilmiyorsanız ve sonradan SchH ve benzeri puana dayalı sporlar yapmayı düşünüyorsanız, köpeğinizi kendi başınıza eğitmeniz tavsiye edilmez. Zira yanlış öğretilen komutların sonradan düzeltilmesi kolay olmamaktadır. Eğitim sahip tarafından olacaksa bir eğitmen ya da bir klüp eğitmeni nezaretinde kulüpte yapılmalıdır.
Evde yaşayan yavrular
Evde yaşayan hayvanların yaşadığı en büyük problemlerin başında az egzersiz, iç ve dış mekan ısısının ani değişimi sonrası ortaya çıkabilecek hastalıklar, hiyerarşide  sahip ile köpeğin aynı seviyeye çekilmesi sonrası yaşanan itaat problemleri, sonradan itaati sağlamak için uygulanan düzeltmeler yüzünden drive’ın baskılanmasıdır.
Yavru köpekle egzersiz yapmak için her gün yavru yorulana kadar gezinti yapmak yeterlidir.  Yavru yorulduğunda egzersizi kesmelisiniz.  Yavrunuzu gezdirirken gögüs tasması kullanmanız yavrunun kas yapısına pozitif etki edecektir. 2-5 aylık yavrunun, parklarda, bahçelerde, ormanda, sizi çekmesini teşvik edebilirsiniz. Zamanı gelince yavruya yanınızda sizi .çekiştirmeden yürümesini öğretmek çok zor değildir.
Ev içerisinde yavru her istediğini yapabilecek şekilde özgür bırakılmamalıdır.
Örneğin köpeğiniz büyüdüğünde koltuğa çıkmasını istemiyorsanız yavruykende çıkmasına izin vermeyin. Verilen hakları sonradan geri almak düzeltme yapmadan kolay olmamaktadır! Liderin siz olduğunu köpeğinize yavruyken öğretmelisiniz. Köpeğiniz istediğinde değil, her şey siz istediğinizde yapılmalıdır. Örneğin, ağlayarak bir şeylere sahip olmayı öğrenen yavru bunu öğrenecek ve sürekli kullanacaktır.
Tuvalet eğitimi:  En kolay eğitimdir. Fakat sahiplerin tembelliği, mevsim kış ise dışarıda yeterince yavru ile zaman geçirilmemesi yüzünden en fazla sıkıntı duyulan konudur. Köpek eğitimi şartlanma üzerine kurulmuştur. Sürekli eve çiş kaka yapan yavru, eve yapmaya alışacağı için dışarıya çiş kaka yapmak istemeyecektir. Gün geçtikçe kaka ve çiş miktarı arttıkça köpek sahibi artık yavrunun tuvaletini dışarı yapması gerektiğini düşünerek tuvalet eğitimine başlamak ister. Fakat iş işten geçmiştir. Saatlerce dışarıda beklemek istemeyen sahip tekrar eve döner ve yavru tuvaletini tekrar eve yapar. Bu bir kısır döngüdür. Tuvalet eğitimi yavrunun eve geldiği ilk günden itibaren  başlamalıdır. Yavru köpek eve tuvalet yapmaya şartlanmamalı, dışarı çıkartılmalı ve kaka çiş yapmadan eve geri dönülmemelidir. Ne sıklıkta dışarı çıkarmalı sorusuna verilecek cevap: Ne kadar sık çıkartılırsa o kadar çabuk biter olacaktır.
Yavru köpek tuvaletini dışarı yaptığında hoş bir ses tonuyla birlikte desteklenerek bir ödül mamasıyla ödüllendirilir. Eve yapması halinde hoş olmayan bir ses tonuyla düzeltilir.
Köpekler tuvaletlerini bulundukları mekana yapmazlar. Kendi bölgelerinden uzağa yapmak isterler. Bu yüzden box kullanımı faydalıdır. Köpek taşıma box’ı kullanarak tuvalet kaçırmalarını bir müddet engellemek mümkündür. Fakat yemekten hemen sonra box’a koyulan ve uzunca bir süre orada tutulan yavru bu sefer box’a tuvaletini yapabilir ve işler daha da kötüye gidebilir. Box kullanacaksanız tuvaletini yapmamış yavrunuzu box içerisinde çok fazla tutmamalısınız. Köpeğinizin tuvaletinin geldiğini; hareketlerinden, vücut dilinden anlayabilirsiniz.
Tuvalet eğitimine en geç cevap veren yavrular pet shoplardan alınan yavrulardır. Petshoplarda çok küçük kafeslerde tutulan yavrular bazen haftalarca kakalarını bu küçük kafeslere yaparlar. Bir müddet sonra yavrular çiş ve kaka ile yaşamayı normal sayarlar ve bu bir alışkanlık haline gelir.
Yemeği sulu vererek dolaşımı hızlandırabilir, dışarıda geçirilen süreyi kısaltabilirsiniz.
Köpeğinizi beton zeminde değil toprak zeminde dolaştırabilirsiniz. Mümkünse daha önce eve yapmış olduğu idrar yada dışkıyı, köpeğinizin tuvaletini yapmasını istediğiniz bölgeye taşıyabilirsiniz.
Sevk kayışında köpekler tuvaletini yapmak istemeyebilir. Kontrollü bir şekilde sevk kayışını çıkarabilirsiniz.
En çok tuvalet kaçırmaları geceleri ya da sabaha karşı olmaktadır. Bu yüzden köpeği sabitlemek ya da boxlamak faydalıdır.
En son öğününü  sulu bir şekilde verdikten sonra son kez su içmesine izin verilen köpeğin önünden su kabı kaldırılır. Dışarı çıkartılır, tuvaleti yaptırılır ve sabaha kadar su içmesine izin verilmez. Sabah erken kalkılır, su verilir ve hemen dışarı çıkılır.
Bakım;
Yavru köpeğinizin taranmaya ihtiyacı olmasada köpeğinizi hergün taramanız faydalıdır. Taranan köpek sizin ona dokunmanıza izin veriyordur ya da verecektir. Dokunmak köpeğinizle sizin aranızda bir iletişimin olduğunu gösterir. Köpek sizin dokunmanıza izin veriyorsa veterinere gittiğinizde, bir yarışmada “stand” yaptığınızda, ve onu idare ederken faydasını göreceksiniz. Bir çok köpek bahçeye bırakılıp unutulmaktadır ve hiçbir şekilde kontak kurulmamaktadır. Başlanğıçta sahibin ilgisizliği yüzünden taranmayan köpek sonradan sahibi taramak istediğinde köpeğin sahibe olan agresyonu ya da izin vermemesi yüzünden gerçekleştirilememiştir. Yavruyken oluşturulan altyapı köpeğin tüm yaşamı boyunca sahip olacağı bir tecrübe haline gelecektir.
Sosyalleşme:
Sosyalleşmeyi insanlar, köpekler/diğer hayvanlar ve çevre olarak üçe ayırabiliriz.
İnsanlarla sosyalleşme hep yanlış anlaşılmaktadır.
Yavru köpek,  insanlarla sosyalleşsin diye kalabalık bir arkadaş ya da insan topluluğu arasında bırakılmamalıdır. Topluluk içerisinde bulunan insanlar korktukları için ani tepkiler vererek yavruyu korkutabilirler ya da aksine sürekli severek ya da yemek vererek şımartabilirler. Bunu düzeltmeye çalışan siz, kötü, ceza veren, arkadaşlarınız ise ödüllendiren, seven olacaklarından ilişkinizde problem yaşayabilirsiniz. Burada size yavru köpeğinizi insanlardan izole edin demek istemiyorum. Yavrunuzu insanların arasına sevk kayışında çıkarabilir, onu kısıtlayabilirsiniz. İnsanlara, yavrunun insanları yeni tanıdığı konusunda uyarmanız faydalı olacaktır. Yavrular kesinlikle insanlardan izole bırakılmamalıdırlar. “Koruma yapacak köpek yavruyken insanlardan uzak tutulmalıdır” görüşü tamamen yanlıştır. Yavru köpek, insanlarla bir arada tutularak insanlardan korkulmamasını öğrenmelidir. Yavru 6-7 aylık olduğunda yapılan izolasyon koruma köpeğinde faydalıdır.
Koruma ya da arkadaş köpek olacak bir köpek ne olursa olsun çocuklarla  sosyalleştirilmiş olmalıdır. Çocuklara gösterilecek en ufak agresyon, dominasyon kesinlikle affedilmemelidir.
Köpek sahiplerinin yaşadığı en büyük problemlerden biri diğer köpeklere havlama, agresyon göstermeleridir. Daha yavruyken ortadan kaldırılması gereken bu problem sahiplere başlangıçta “yaşasın köpeğim diğer köpeklerden korkmuyor havlıyor” düşüncesiyle mutluluk vermektedir. Yavru köpek korktuğu için ya da diğer köpeklerle ilişki kurmayı bilmediği içinde havlayabilir. Bunu düzeltmek için sevk kayışıyla onu uyarabilir, hayır diyebilirsiniz. Ya da havladığı köpeğin dengeli bir köpek olduğundan eminseniz sevk kayışını açabilirsiniz. (Tecrübeli biriyle yapmanızı öneririm)
Çevre sosyalleşmesinin başında trafik, farklı ortamlar(Orman, göl vs..)çeşitli zeminler(kaygan, plastik, ahşap, vs..) ve değişik sesler gelmektedir. Sosyalleşme adım adım, aceleye getirilmeden yapılmalıdır. Sosyalleşme kesinlikle POZITIF yöntemlerle yapılmalıdır. Sosyalleşmede negatif yöntemler kullanamazsınız. Köpeğinize güven vermenizi, onunla bir ekip olduğunuzu hissettirmenizi ve göstermenizi tavsiye ederim. Köpeğiniz yalnız başına değil sizinle birlikte, sizin yardımınızla yeni şeyleri tanımalıdır.
Kısaca sosyalleşmeden bahsedecek olursak, Sosyalleşme; Köpeğin sahibiyle birlikte bulunduğu ortamlarda sıkıntı yaşamadan ve yaşatmadan rahat konforlu bir şekilde bulunması ve sahibine eşlik etmesidir. Bunun için daha yavruluktan itibaren yavrunuzu her türlü çevreye, zemine, sese ve diğer canlılara adım adım alıştırmanız gerekmektedir.
Sosyalleşmede negatif kullanılmamalı, Köpeğe bir şeyi tanıması için zorlama yapılmamalıdır. Sosyalleşme daima pozitif , teşvik edici, ödüllendirerek varsa tecrübeli köpeklerden görerek ve yardımla ortama, eşyaya vs.. alıştırılmalıdır.
Yavruyla Oyun:
Yavruyla ipli toplarla ya da yumuşak ısırma aparatlarıyla dikkatli bir şekilde oynayabilirsiniz. Top at getir ve benzeri oyunlar oynamak hem oyun hemde egzersiz açısından faydalıdır. Birçok insan canı sıkılmasın diye oyuncağı yavrunun yanında bırakmaktadır. Oyuncağa zaten sahip olan yavru sahibiyle belki oyun oynasa bile, iş eğitime geldiğinde, oyuncak karşılığında köpekten iş istendiğinde köpek istekleri yerine getirmemektedir. Ya da oyuncaktan bıkar ve daha sonra ilgi göstermez. Bu yüzden yavruyla oyuncağını başbaşa bırakmayın. Yavruyu oyundan bıktırana kadar oyun oynamayın. Oyunu, yavrunun istekli olduğu bir anda bitirin ve oyuncağı kaldırın. Oyuncağın çok değerli bir şey olduğuna inanın ve yavrununda buna inanmasını sağlayın.
Eğitim:
Yavru köpeğiniz 6-7 aylık olmadan önce aşırı itaatten kaçınmalı, kesinlikle yavruya düzeltme/ceza uygulanmamalıdır. Yavrunun cesaretini kıracak, onun karakterini ezecek, onu baskılayacak davranışlardan kaçınınız. Yavruya cesaret vermeniz, onun yanında olduğunuzu hissettirmeniz önemlidir. Yavruya pozitif yöntemlerle bazı komutları öğretebilirsiniz fakat bu çalışmalarda zorlama ve baskı olmamalıdır.
Yavru sahip ilişkisi:
Kural şudur: “Doğru davranış ödüllendirilir, yanlış davranış düzeltilir.Pekii Doğru davranış nedir yanlış davranış nedir?  Ödüllendirme nedir düzeltme nedir? Her yavruya ya da her köpeğe aynı seviyede ödüllendirme ya da aynı düzeltme yapılabilir mi?
Doğru davranış köpeğin alacağı eğitime göre değişebilir. Örneğin kurtarma köpeği olacak yavrunun insana göstereceği agresyonu teşvik etmek yanlıştır. Fakat koruma işi yapacak yavrunun agresyonunu baskılamakta yanlıştır. O yüzden köpeğin yapacağı işi belirleyip o doğrultuda bir plan yapıp düzenli bir şekilde çalışmak gerekmektedir.
Her köpeğe farklı seviyelerde ödüllendirme ve düzeltme yapılacağından, branşa göre sistem, yöntem belirleneceğinden  bu konuları burada yazmamın imkanı olmamaktadır. Bu yüzden bir köpek klübüne üye olmanızı ve klüpte tecrübeli eğitmenler tarafından yönlendirilmenizi tavsiye ederim.
Sporla kalın,
Erdinç Sarımusaoğlu

Köpek şovu, Yarışma adabı, Standartlar, Kurallar

Ülkemizde köpek şovu dendiğinde bir çok insanın aklına güzellik yarışması gelmektedir. Köpek şovları  köpek sahipleri için eğlenceli aktiviteler olsa da, bu aktivitenin asıl adı ya da amacı “Breed Show, Zuchtschau” yani üretim sergisi’dir. Bu sergiler deneyimli hakemler tarafından değerlendirilir. Değerlendirme ise her ırkın belirlenmiş standartlarına göre yapılır. Köpek sergileri, yarışmacılar için eğlence verici, yarışma duygusunu tatmin edici ve sosyal bir faaliyet olmasının yanısıra Seleksiyona yani üretime yön vermek için yapılırlar. Irkın en iyi örnekleri yarışma alanında deneyimli hakemler tarafından sergilenirler ve sonuçlar açıklanır. Her köpeğin tek tek değerlendirmesi yapılır. Değerlendirmede bir köpeğin iyi tarafları ve eksik tarafları belirtilir ve bir rapor halinde katılımcıya sunulur.
 Her yarışmanın kuralları olduğu gibi köpek sergilerininde kuralları vardır. Fakat ben yarışma kurallarından önce yarışma adabından bahsetmek istiyorum.
 Sorulduğunda herkes köpeğini sevdiğini iddia etmektedir. Fakat kimse köpeğin fikrini sormamıştır. Köpeklerin fikri sorulsa eminim köpeklerin %90 ı “sahibim beni sevmiyor çünkü..” diyecektir. Çünkü kelimesinin ardından bir çok şey söylemek mümkün. Mesela ben hala başka bir köpeğe havlayan köpeğin sahibinin köpeği ni susturamadığı, otur komutunu bile öğretmediği halde köpeğini yarışmaya neden getirdiğini anlayabilmiş değilim. Nedir köpek sahibi olmak sadece beslemek mi? Aylardır ya da hiç taranmamış köpeğini yarışma alanına getirmek mi? Yaşamı boyunca zincirle ağaca bağlanmış köpeğinin zincirini yarışma sabahı çözüp yarışma alanına gelmek midir köpek sahibi olmak? Bence değildir.
 Yukarıda saydıklarımdan daha hafif gibi görünsede, aktivite yapılan alanda gün boyunca köpeğinin kalacağı ortamı hazırlamamak, içeceği suyu, kabını bulundurmamak. Yarışma sabahı köpeğine yemek vermek ve dolayısıyla yarışma alanının da heyecanıyla köpeğin sahaya dışkılamasıda normal karşılanmaz. Köpekler heyecan dolayısıyla dışkılayabilirler fakat köpek sahibi bunun için gereken önlemleri almalı, köpeğinin dışkısını derhal ortadan kaldırmalıdır.
 Su temini ve dışkı temizliği köpek sahibi tarafından yapılmalıdır. Bu Hem köpeğin sağlığı için(Aynı kaptan birden fazla köpeğin su içmesi köpeğin sağlığı açısından risk taşımaktadır.) Hemde köpek sahibine “köpek sahibi olma” hissini  yaşattığı için önemlidir.
 FCI kurallarına göre düzenlenmiş yarışmalarda bir çok ırk aynı yarışma alanında sergilenmektedir. Yarışmada idare edilemeyen köpekler diğer köpeklere saldırmaları durumunda diğer köpeklerin travma yaşamalarına sebebiyet verirler. Bu köpeğin şuçu değildir çünkü sahibi ona hiçbir şey öğretmemiştir. Yarışmalar agresyon yarışmaları değildir köpek dövüşü yarışmaları hiç değildir.
 Burada kapıdan önce siz çıkın asansöre önce siz binin klişesi yapmayacağım. Bir köpek sahibi köpeğini nasıl idare edeceğini bilmeli, Yarışma adabını, terbiyesini bilmelidir. Ben bilmiyorum bahane değildir. Öğrenmek zor değildir isteyen öğrenebilir.
 Köpek sahipleri, köpeğini konforlu bir şekilde yarışma alanında tutmayı ve diğer köpeklere karşı havlamasını kesebildiği zaman köpek yarışmaya nasıl hazırlanır sorusunun cevabını aramalıdırlar. Ama önce mutlaka köpeğine hakim olmadır köpek sahibi.
 Köpekler yarışmaya nasıl hazırlanır?
 Köpek sahibi ilk olarak ırkının standartlarını öğrenmekle işe başlar. Omuz yüksekliği, sırt, ön arka ayak açıları vs.. Ağzında kaç tane diş olduğunu, testisin iki tane olduğunu öğrenmekle işe başlar. Herkes köpekte iki tane testis  olduğunu bilir ama eğilip bir zahmet bakan kaç kişi vardır merak ediyorum. Çene yapısı bozuk, birden fazla dişi eksik ya da tek testisli köpeği yarışma alanına getirip diskalifiye olmak üretici ya da köpek sahibinin çok ama çok büyük eksiğidir. Bu eksik köpeğin eksiği değildir!! Köpeğin dişlerine bakmak ve saymak için hakem ya da dişçi olmaya gerek yoktur. Sahip olduğu köpeğin dişlerinin şemasını temin eden köpek sahibi köpeğinin dişlerini şemaya bakarak karşılaştırabilir. Sadece saymak yetmez.  Kesici diş, kanin, premolar ve molar nedir öğrenilmedir.
 Aynı köpek her zaman birinci olamaz. Her hakem farklı bir bakış açısına sahiptir. Bazı hakemler köpeğin karakterini, bazıları anatomisini, bazıları pigmentini bazıları bu kritelerin birden fazlasını öncelikli tutmaktadır. Bu yüzden birbirine yakın köpekler, Ciddi bir eksiği bulunmayan köpekler zaman zaman yer değiştirebilirler, Farklı yarışmalarda brinciliği değiştirerek paylaşabilirler. Bunun yanısıra hakemler bazı popular olmayan ama sağlıklı  kan hatlarının önünü açmak için bazı köpekleri ön plana çıkarabilirler. Güzel olan faydasız ise, işe yaramıyorsa, hatta seleksiyona zarar veriyorsa geri planda bırakılabilir. Seleksiyon çok ciddi bir iştir. Sürekli aynı kan üzerinde çalışmalar yapılması ırka çok büyük zarar vermektedir.
 Konuya dönecek olursak, Yarışma sonuçları açıklandığında hakeme itiraz, kavga dövüş fayda getirmez. Sportmence sahaya girip sportmence sahadan çıkmak gerekir. Herkesin köpeği kendine güzeldir. Bu yanlış değildir böylede olmalıdır. Fakat Şöyle düşünün birbirinden güzel 3 köpek sahaya girdi, Hiçbirinin eksiği yok hepsi ırkının özelliklerini tamamiyle yansıtıyor ya da üçününde birer tane eksiği var ya da üçüde aynı eksiklere sahip. Sizce hakem ne yapmalı?? Ben söyleyeyim; Hakem köpeği ile en çok çalıştıran, yarışmaya daha fazla hazırlanan yani en çok ilgilenen yarışmacıya birinciliği verir. Birde çok güzel olmasına rağmen, çalışmadığı için ringde kendini gösteremeyen ya da idarecisi tarafından sergilenemeyen köpekler geride kalırlar.
 Aksesuvarlar;
 Yarışmalarda ön planda köpek olmalı, kullanılan aksesuvarlar köpeği gölgelememeli, İncik boncuk, kalın deri tasma kullanılmamalıdır. Köpeğin sahada ihtiyacı olan iki aksesuvar vardır sevk kayışı ve tasmadır. Tasma Baklalı metal(Dikenli olmayan) boğma tasma olmalıdır fakat Sevk kayışı köpeği boğmayacak şekilde(ölü halka) şeklinde takılmalıdır. Sevk kayışı ise kahverengi ya da siyah renkte deri malzemeden üretilmiş olmalıdır. Dev ırk sahipleri, özellikle köpeğini güçlükle idare eden kişiler sağlam sevk kayısı ve tasma kullanmaya dikkat etmelidirler. Bahsettiğim sevk kayışını yeterli bulmayan köpek sahipleri sağlam bir perlon alarak sevk kayışına dönüştürebilirler. Hakemler üzerinde aksesuar bulunan köpeklerin sahiplerinden aksesuvarları çıkarmalarını isteyebilirler. Çıkarmamaları halinde diskalifiye edebilirler. Bu kurallarda vardır.
 Kondüsyon:
 Yarışmadan aylar önce hazırlıklar başlamalıdır. Köpek şişmansa zayıflatılmalı, zayıf ise ideal kilosuna kavuşturulmalıdır. Köpeğin kürkü iyi durumda olmalıdır. Değil ise yaklasık bir ay önceden başlanarak “Biotin, ya da brewer yeast”  ya da muadili tabletlerle köpeğin kürkünü geliştirecek ürünler kullanılabilir. Benim tavsiyem direkt Biotin’dir Köpeğin kas yapısı kuvvetli olmalı sahada kendini daha şık ifade edebilmelidir. Bisikletle koşturmak, ya da göğüs tasması ile yokuş çıkmak ve inmek çok faydalıdır. Bunların hepsi planlı bir şekilde yapılmalıdır.
 Sergi:
Saha içerisinde köpeği sergilemek beceri ister. Köpek istenen şekilde sahada sergilenmelidir. Köpek istenen şov pozunu sahada endişesiz bir şekilde vermelidir. Bir çok kişi sahada köpek sergilenirken hakemin sadece anatomiye baktığını düşünür fakat hakem köpeğin sahadaki duruşundan, koşusundan ve davranışlarından karakterinide değerlendirir.
 Hakem köpeğin dişlerine ve testislerine bakabilmelidir. Hakeme hırlayan, dişlerini ve  testislerini göstermeyen köpekler diskalifiye edilirler. Çok güzel köpekler kendilerini iyi sergilemedikleri, dişerini ya da testislerini göstermedikleri için diskalifiye edilmektedir. Diş ve testislere bakmak çok zor olmamasına rağmen daha önce çalışılmadığı için birinci olabilecek bir çok köpek diskalifiye edilmektedir.
 Herkes en iyisine sahip olmak ister ama kimse şunu düşünmez “Acaba ben iyimiyim?”
 Sporla kalın,
Erdinç Sarımusaoğlu
Profesyonel Köpek Eğitmeni